29 Şubat 2012 Çarşamba

3 Kişiydi Onlar, Kaderleri Aynı : Yalnızlık

"Seni, diğerlerinden farksız yapmaya, bütün gücüyle, gece gündüz çalışan bir dünyada, kendin olarak kalabilmek, dünyanın en zor savaşını vermek demektir... "


E.Cummings

Son 3 gün içinde 3 Adamın 3 Hikayesi karşıma çıktı


Biri adını duyduğum hep bildiğim yaşım gereği izleyemediğim , tam olarak okumadığım detaylandırımadığım ama büyük saygı duyduğum : Metin Kurt




Diğeri yıllar öncesinden ilk Türk Rock tanışıklıklarımda canlı izlediğim , Muddy Waters 'ın " Hoochie Coochie Man"inin altyapısı ile seslendirdikleri bana göre en güzel " İstanbul " şarkısını yapmış olan Kesmeşeker grubunun kurucusu Cenk Taner


Ve ülkemizde pek görülmeyen spor edebiyatında nerdeyse hiç olmayan polisiye , siyasi, politik ve sportif içerikli bir futbol romanı yaratmış ve tozlu raflar arasında kalmış pek duyulmamış " İlkeller Cehennemi " isimli bir kitaba imza atmış İsmail Karali ...


Cenk Taner siyasi duruşunu tavrını ve içinde bulunduğu muzik dünyasının ve içsel dünyasının en iyi cevabını tariflerken bu defa bir başka yalnız adamı duygularına tercüman etmiş onunla isimlendirmiş yalnızlığını , Metin Kurt'la . O ki oynadığı dönemde ilkeleri , yaşama bakışını ve tavrını belirleyen siyasi duruşu ve yaşama bakış açısıyla herzaman en popüler olan futbol camiasından afaroz edilmiş bir altkültür kahramanıdır . Tam bunları düşünürken kitabının önsözünden de anlaşılacağı üzeri Metin Kurt kadar popüler ve yetenekli olamasa da eski bir futbolcu olan İsmail Karali çıkıyor karşıma , 1987 'de yazdığı kitabını ancak 2008 'de yayınlatabilmeyi başarmış bir yalnız adam daha . O yalnız adam da kahramanını ve yaşadığı yalnızlığı belli ki yaşanmışlıkların imbiğinden süzerek kaleme döküyor . Siyasi kaosu , sokakları kuşatmış olan siyasi kamplaşmaları , çekişmeleri , terörü ve tüm bunların arasına sıkışmış ve sonunda kaybeden bir futbol kahramanının hazin öyküsünü . Sonunda cesur ek bilgilerde ekleyerek , karanlık dünyaları aydınlatmak için bir mum yakıyor O da ...

Bende bu vesile ile bu üç kahramana bir saygı selamı göndermek istedim ...

Selam olsun SİZE !

Kısa alıntılar ONLARDAN .

Kesmeşeker'in "Metin Kurt Yalnızlığı" isimli şarkı sözlerinden


...

Haydutlar ölmeden son bir dans ne dersin

Sen mi güzeldin yoksa hayat mı güzel

Kula kulluk etmezdin çok yanlış biriydin

...

Yani iki şişe ucuz şarap bir tarih yazabilir

Verdiğim tüm sözler bir anda uçabilir

Sıcak bir bira aşk sendikasında

Metin Kurt gibi yalnızız ceza sahasında da da

...

Metin Kurt: “Ben ancak bu takımın iyi bir öğrencisi olurum.” dediği takımı :


1- Mustafa Suphi

2- Nazım Hikmet 3- Kemal Türkler 4– Behice Boran 5 – Ahmed Arif

6- Sinan Cemgil 7– Mahir Çayan 8– Harun Karadeniz 9– Ahmet Kaya

10- Yılmaz Güney 11– Deniz Gezmiş.

Metin Kurt bir röportajdan alıntı:

"...Günümüzde spor, bir oyun değil. Sporcular da oyuncu değiller. Spora damgasını vuran burjuva rekabet ideolojisi, onu metalaştırmış; sporcuları da spor işçisi konumuna sokmuştur. Mahallede oynadığımız futbolla, kurumsallaşmış organizasyona girdiğimizde yaptığımız iş aynı şey değil. İlk çözülmesi gereken, futbolu profesyonel-amatör ayrımına tabi tutmanın yanlışlığına bir son vermek. Sporcunun amatörü ve profesyoneli olabilir. Ancak spor, bütün düzenin bir yansımasıdır ve egemen güçlerin iktidar araçlarından biridir. Burada hem profesyonel sporcular hem de amatörler kullanılmaktadır..."


İslam Çupi üstatdan bir Metin Kurt desteği 22 Temmuz 1973 günü Tercüman Gazetesineki yazısından ( Tanıl Bora bu yazının spor camiasından afaroz edildiğini yazmaktadır )


Spor basınına göre futbolcu sadece koşan, topu karşı kaleye götüren, kendi ceza sahası içindeki tehlikeleri taşıyan, hamallığa vücudunu kurmuş bir ‘kramponlu bebek’tir. Sadece saha içinde kazanmayı düşünecek, stadın dışına çıktığında ise ‘Ben sömürülüyor muyum?’ sorusunu soramayacak, yarattığı değerle onu satın alan fiyatın zıtlaşıp zıtlaşmadığını araştırmayacak, ‘Ben neyim, nereye kadar varım?’ kurcalamasını yapmayacak, kısaca kafasını fötr şapka gibi vestiyere bırakıp, boynundan yukarısı olmayan bir jönün(!) hödüklüğü içinde takvim yaprağı koparıp duracak. Boş mukavelelere atılan ve insan uyanışının çok gerisini tarif eden manzaralara flaş ve kalem patlatanlar için Metin Kurt, futbolumuzda esmeyen kafaların üzerinde çalan bir alârm zilidir. Metin Kurt, renk aşkı denen bir sosyal körlüğün, sırt sıvazlama denen afyonun günümüzde insan mutluluğu için yetmeyen ‘donmuş haklar’ olduğu şuuruna varmış bir isyanın kişisidir. Metin Kurt, Türkiye’de ‘futbolcu aklı aut çizgisine kadar devam eder’ şeklinde tarif edilen saha inşasının haklarına birtakım boyutlar kazandırmak istediği için sivri adam olmuştur.”

İsmail Karali'nin "İlkeller Cehennemi" kitabının tanıtım yazısından bir alıntı


" Yazar yayınlanan bu ikinci romanını, sporu hafife alan ve sayıları aydın sayılanların %99'unu kapsayanlara ithaf ediyor. Onlar spor olgusunu anlamamışlardır! Gerçekte spor kültürü genel kültürün önemli bir parçasıdır; Türkiye, emperyalizmin spor anlayışına bağımlı hale gelmiş, sömürünün, tüketimin, mafyanın, şiddetin, ilkelliğin bir aracı durumuna düşmüştür. Bu durum özellikle 1980'den sonra dünyada olduğu gibi ülkemizde de yaşanan, genel terörün, şiddetin, ilkelliğin bir yansıması ve provasıdır. Çağdaş arenalar olan stadyumlar artık ülkeler bazında bir savaş alanının "ön uygulaması", "savaş çığlıkları"; kişisel durumda ise bedenen, ruhen ve duygusal açlığın, "amaç yokluğunun" bir göstergesidir. Dünya ve ülkemiz emperyalizmin dayattığı bu "küreselci spor'la hiç yaşanmamış bir cinnete doğru sürüklenmektedir. Bu romanda, "ilkel dehşete" sporun penceresinden bakılmakta. Sporun (futbolun) dayattığı terörle, ekonomide dayatılan terörün bir farkının olmadığı, aynı yörüngede kaosa yuvarlandığı gösterilmektedir. Sha dışı terörün saha içine daha çarpıcı ve daha açık yansıdığı gösterilmektedir. Dünya artık milyarlarca insanın birbirini kırdığı büyük bir stadyumda maç yapıyor. Saha dışı ile saha içi terör birbiriyle "ölümcül bir yarışa" girmiş. Dünyada uygulanan sporla Afganistan'da, Irak'ta, Türkiye'de uygulanan açık ve gizli savaşın hiçbir farkı yok."


Yazan - Derleyen : Aylak Adam
Şubat 2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder