27 Aralık 2012 Perşembe

Temizliğe önce kendi kapımızın önünü süpürerek başlamalıyız

Size  evimde kızımla yaşadığımız\yaptığımız  birkaç güzel eylem ve uygulamadan bahsederek  yılın son bloklarından biriyle paylaşmak istiyorum .

Öncelikle şunu belirtmeliyim ki  hayatta memnun olmadığımız , değişmesi gerektiğine inandığımız ve alışkanlıklarımız üzeri  en kolayına kaçıp sürekli eleştirip, yakındığımız aksilikleri düzeltmek için çalışmalara önce  kendimizden başlamamız çevremizle yayarak ve paylaşarak yavaş yavaş genelleştirmenin doğru olduğuna inanıyoruz . Bu yüzden sokakların pisliğini eleştirmeden önce kendi evimizi ve önünü süpürmenin doğru olacağı aşikardır .  Biz de aile olarak gücümüz yettiğince , yapabildiğimizce bunu uygulamaya çalışacağız .  Aşağıda eşimle ve kızımla kendi içimizde yaptığımız bazı faliyet ve uygulamaları paylaşmak ,benzer içeriklerle okuyanlarla , dostlarla bunları paylaşmak ve de benzer içerikli önerilerimizi sunmak istiyoruz , herkesin yapabileceği birşeyler mutlak vardır .   Yanan tek bir  mumun ellerinde yanmayan  mumları olan insanların mumlarını yakarak oluşturulacak ışıkla karanlıkları aydınlatmaya öncülük edebileceğine inanıyoruz. Sonrasında elektiriği mutlaka elde ederiz ! 

Uygulamalarımız 

SOKAK KEDİLERİMİZ

-  Sokak kedilerimiz var ve biz onlara sahip çıkıyoruz.  Yavru iken bulduğumuz kedimiz Sevimli  gecen yıl  apartmanımıda dairemizin bulunduğu 5. kat kapı paspasımızda  ilk doğumunu yaptı, kışın ortasında en güvendiğinin  biz olduğunu konuşamasa da bize söyleyerek ... İlk dört yavrudan üçü yaşayabildi , bir tanesi geçtimiz haftalarda  harika bir dişiyken  bir arabanın çarpması sonucu ağır yaralandı. Üsküdar Belediyesi Veteriner hizmetleri müdürlüğüne teslim ettik ( kendilerine teşekkür ederiz)  .  İkinci yavrular 5 taneydi . Bunlardan ikisi araba çarpması sonucu maalesef öldü . Bir tanesi sebepsiz şekilde  ölü bulundu  , bir diğeri  kayboldu . Son olarak bir tek yavru kaldı .  Yani  toplam 9 yavrudan sokakların vahşi (!) yaşamından geriye şu anda 3 yavru devam edebiliyor ki biz ayrıca bu yavruları beslemeye korumaya ve desteklemeye çalışırken . Bu durumda varın sokaklardaki diğer hayvanların hallerini düşünün . Hayatta kalma oranları iyimser  % 30 civarında . En büyük tehlikede , arabalar yani İNSAN!  Modern yaşamın mimarı İNSAN ! Özünde vahşi olan sokak hayvanları için bu yaşamı içinde bir VAHŞİ ve VAHŞETE dönüşüyor , düşündürücü bir çelişki ! 
Biz sokak hayvanlarını  kedileri - köpekleri - kuşları  beselemenin kolay olduğuna inanıyoruz . Evinizde  günde 3 öğün yediğiniz yemeklerinizin artıkları , alışveriş yaptığınız kasaplardan ve balıkçılardan onlar için istediğinizde sorunsuz alabileceğiniz  artıklar ( kemikler , etler , balık kafaları vb )  onların günlük ihtiyaçlarını kolayca karşılar ,  yeter ki siz bunu düşünün ve eyleme geçin .

Her gün yiyecek attıklarımızdan onlara bir öğün çıkarabiliyoruz . Ayak seslerimizi tanıdıklarını görmek keyif verici. Camınızı açtığınızda  onlara bir şey vereceğinizden emin  gelip konan , kumruları , güvercinleri , martıları görmek , hatta  göçmen sığırcıkların  pencerenize konduğunu görmek ayrı bir mutluluk ...  

KEDİ EVİ YAPTIK
Ayrıca  internette seyrettiğimiz bir videoda ( Bknz :  http://www.youtube.com/watch?v=Kr-KLGrHqPs)   kutulardan kedi evi yapımını görünce bende çalıştığım iş yerinden temin ettiğim  atık olan sağlam plastik maddeden yapılmış iki kutuyu birleştirerek sokak kedilerimiz için güzel bir ev yapmayı tasarladım ve gördüğünüz gibi bunu kızımla beraber evimizde yaptık ve  apartmanımızın bahçesine yerleştirdik ve yiyecekleri bu korumalı bölgede onlara vererek yuvaya alıştırmaya çalıştık , gördük ki yuva sahiplendi ve kullanılmaya başlandı. Mutlu olduk .

ATIK MADDELER  - GERİ DÖNÜŞÜM 

- İkinci olarak  , kızımın evin içinde hazırladığı atık kağıt kutusu uygulaması ve üzerine düştüğü not : 

Evet evimizin içinde  okumaya yazmaya çizmeye meraklı kişiler olunca  atık kağıtta fazla olabilir , kızımda bu konuya gösterdiği duyarlılık ve hazırladığı kutuyla açıkçası beni düşüncesi ve eylemiyle gurulandırdı . Evimizde topladığımız bu geri dönüşüm malzemesini  , sitemiz içinde yer alan konteynerlara götürüp geri dönüşüme katkı sağlıyoruz biz aile olarak .  

- Aynı şeyi  atık pilleri için , cam şişeler için de yapıyoruz .  Sırada  ilaç atıklarıyla ilgili bir çalışma planlayacağız . 

Yine bir diğer hedefimizde  , apartmanımız çevresinde yaşayan evcil hayvanların kısırlaştırılması için gerekli ameliyat ve tedavi için maddi destek toplama kumbarası .Kızım bu konuda da bir hazırlık içinde .

Sonuç olarak ,   eleştirmeden önce , şikayet etmeden önce , isyan etmeden önce , ağlamadan önce , üzülmeden önce  ,  bunları haketmek ya da üzülmemek için  eyleme önce kişinin kendisinin geçmesi gerektiğine , ilk sorumluluğu kendisi alması gerektiğine sonrasında konuşması ve eleştirmesi gerektiğine inanıyoruz .

Sevgilerimizle.

Aylak Adam & Aylak Ailesi 

Aralık 2012 

YENİ YIL HEDİYESİ - KİTAP 

Not:  Aile olarak yeni yıl için çevrenize alınabilecek en güzel hediyenin de KİTAP olduğuna inanıyor ve kitap almanızı hediye etmenizi tavsiye ediyoruz .


24 Aralık 2012 Pazartesi

Aykut Kocaman İstifa Edemez , Etmemeli , Ona Sahip Çıkmalıyız


NOT: Bu yazı  22 Aralık 2012 akşamı FB'nin kendi sahasında Karabük'e 3-1 yenilgisi sonrası Aykut Kocaman'ın istifası üzerine yazılmıştır.

Bugün lokal tartışma grubumuza yazdığım yazı ve düşüncelerimi sizlerlede paylaşmak isterim ...

Ben ,Aykut KOCAMAN'ın istifasını geri alması için  bahsi geçen futbolcuların ve  başkanın desteğini olumlu buldum .  Aykut’u insan olarak çok severim ayrıca da çok değerli bir insandır , istifa  haberini ilk duyduğumda şok oldum ,  onun tarzına uymayan yakışmayan bir yaklaşımdı diye düşündüm .  Bu aşamada Aykut’un gitmesi hele bu şekilde bırakması zaten olamaz , olmamalıydı da ...  Birkere başarılı, başarısız konusu değil bu .  Ben de  saha kenarında duran sorumlu olarak  taktik ve kadro yapısı  vs tercih ve yaklaşımlarını eleştirebilirm , ama bu onun  başarılı ve hepsinden önemlisi ÇOK DÜZGÜN , SAĞLAM KARAKTERLİ VE  ÇOK İYİ BİR FENERBAHÇELİ  olmasını değiştirmez . 

Ayrıca  çok iyi bilinmelidir ki  AYKUT KOCAMAN , bu takımın aynı zamanda  FUTBOL KOORDİNATÖRÜDÜR de . Yani bu durumda  bu şekilde istifa edemez !  Ancak hepimiz insanız ,  ben de hayatın içinde yaşadıklarımı düşündükçe  kişisel olarak okadar delleniyorum ki  , bana kalsa hemen gidecem , ama  tutan şeyleri düşündükçe duygularımıza gem vuruyoruz .  Aykut KOCAMAN'ın  duyguzusluğundan , gülümsememesinden tutunda bütün herşeyine belden aşağıya vuruludu , Son ALEX olayını iyi yönetemedğini söyleyerek bunun da ona karşı  muhalefeti dahada yüksellttiğini söylemek lazım ( Ben de bu konuda kendisini eleştirdim .)  özellikle FENERBAHÇELİLER'in  içinde yıpranması,  yuhalanması vs  bence onun son dayanma noktasını duygusal anlamda çökertti ki , kimseyle konuşmadan bu defa  Kasımpaşa maçı gibi  kapalı kapılar ardında değil ,  açık açık mikrafonlar önünde söyledi İSTİFAyı. Demek ki  bu son noktasıymış , tükenmiş adam .  Hani o duygusuz (!) , ruhsuz (!) olduğu söylenen , gülmeyen , duvar gibi adam (!)

Açıkçası son fikrimi şöyle ,  Aykut KOCAMAN bu takımın aynı zamanda FUTBOL KOORDİNATÖRÜDÜR ve mutlak öyle kalmalıdır.   Teknik direktör olarak  sezon sonuna kadar bu ilk görevinden dolayı mutlak devam etmelidir .  Futbolcularla ilgili  bir sıkıntısı varsa bu devre arası bu operasyonuda yapmalıdır .  Başkan da  lüzümsuz çıkışlar yapmak ve itici konuşmak yerine    bir sözcü çıkarıp  (Ali Koç gibi birini mutlak bulmalı ki egoları buna nekadar izin verbilir bilemiyrum ? Ayrıca  son dönemlerde eski gücünde olmadığıda açık  )  Aykut ile berbaer resmi bir toplantı yapıp tüm basının ve taraftarın ağzını tıkamalıdır .  Yapılması gereken tek şey  bu krizi hemen atlatıp ,  Aykut  Kocaman ile sezon sonuna gidilmelidir . Sezon sonunda A.Kocaman ilk görevinde kalmalı yeni bir teknik direktör bakılmalıdır .  Bundan sonraki süreç sonrasında  Aykut KOCAMAN koordianatörlüğü , idaresinde ve  gözetiminde devam edilebilir .  İleride oluşabilecek krizlerde , i gerekirse yeniden  teknik direktörlüğü de geri dönebilmelidir ki dönebilir  .  Her insan gelişebilir , Aykut Kocaman’ın da " winner\ kazanan "  yönünün biraz daha gelişmesi söz konusu olduğunda  çok daha başarılı olacaktır .

Son not : Kağıt üzerinde  de Aykut Kocaman başarısız değildir.  6 Puan rahat kapanır .  Kupada  rakipler yok , Avrupa da tur şansı devam ediyor .   

Selamlar,

12 Kasım 2012 Pazartesi

34. Avrasya Maratonundaydım


Ali Ferda Anıl  anısına (*) 


34. Avrasya Maratonunun 15 Km. koşusuna bu yıl ikinci kez katıldım . Yarışta  Adım Adım oluşumunun ve Yapıkredi bankasının katkı ve teşvikleriyle Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği'ne yardım amacıyla koştum . 

Yarışı  1 saat 27 dakika 23 saniyede bana göre oldukça başarılı bir şekilde tamamladım . Geçtiğimiz yıl  yaptığım 1.33.30 luk dereceden 5 dakika daha hızlı gelmiş olmam şahsen  yalnızca yardım amaçlı ve spor yapmak hedefinde olan ;   tek rakibim kendi kendimle yarışmak ve motive olmak olan amaç için benim adıma oldukça başarılıydı .  

Bu defa  1,5 aylık  bir  antrenman programıyla  hazırlanmıştım , tempomu düşük tutup yarış boyunca aynı tempoyu korumaya çalıştım . Doğrusu böyle uzun soluklu bir yarışta yavaş yavaş öğrendiğim bir şey var ki ,  kesinlikle  gereksiz hızla  başlamayıp sabit bir tempoda koşmak ve  sonlara güçlü girmek .

Herneyse  1999 yılında Belgrad Ormanlarında başlayan koşularımız bende keyifli bir hobiye dönüştü  40 yaşın üzerinde bu koşularda başarılı olabililmek açıkçası mutluluk verici.  

Koşarken her adım her metre her kilometreye ayrı bir motivasyonla  konsantre olmak , her adımda hedefe yaklaşmak , sonuca ulaşma isteği , başarma gayreti gibi düşünceler ayrıca insanı gerçekten  günlük ve varolan stresli düşüncelerden uzaklaştırmaya  ve rahatlamaya vesile oluyor . Belki  koşu sonrası  bitkinlik , ertesi günkü kas ğarıları , birikmiş laktik asit sizi  fiziken rahatsız edebiliyor ama işin diğer boyutu inanın bunlardan çok daha fazlasıyla size pozitif yönde geri dönüyor.

Açıkçası  bugüne kadar sporla hiç ilgilenmemiş olasanız bile  doğa da açık alanda ya da bir pistte  yürüyüş temponuzun çok az üzerinde bir tempoyla koşmanızı başlangıç keyfi ve heyecanı için öneriyorum .  


Ben henüz kendimi acemi saymama rağmen bu işten büyük keyif alıyorum . Bundan sonraki hedeflerim  benzer mesafelerdeki dağ ya da patika koşuları olacak , bakıp göreceğiz artık .

Herkese iyi koşmalar.

Aylak Adam 
12 Kasım 2012 




Meraklısı için ilerideki koşular

20 Ocak 2013  – Belgrad Ormanı – Geyik Koşusu ( Patika koşusu ) 4KM ,14 KM,28 KM /   http://www.geyikkosulari.com

19-20-21 Nisan 2013 İznik Ultra Maraton – 10 KM İznik içi koşusu  /   http://www.iznikultra.com/

10 / Mart /2013 pazar  : 3. Uluslararası Çekmeköy Ultra Maratonu.( 30 K,45K,60K)

09/ Haziran/ /2013 pazar: 4.Çekmeköy Patika  Koşusu 10 km


34. Vodafone İstanbul Avrasya Maratonu Genel Bilgiler


8 Kilometre Koşusu 

Tophane'de sona eren yarışta, Türkiye'den Furkan Aksuoğlu, 32 dakika 27 saniyelik zamanıyla ilk sırayı aldı. İkinciliği 33.31'lik derecesiyle Hollanda'dan Frenken Crifven, üçüncülüğü de 34.26'lık derecesiyle Fransa 'dan Olivier Perret elde etti.

Kadınlarda ise ilk sırayı Bulgar sporcu Veneta Cholakova 40 dakika 18 saniyelik zamanıyla aldı. Cholakova'nın ardından ikinci sırayı 40.13'lük derecesiyle Fransa'dan Danielle Croset, üçüncü sırayı da Bulgaristan'dan Stanislava Kara elde etti.

15 Kilometre Koşusu
-Erkekler- 
1. Biruk Demiye Etiyopya 43.57  2.Birhan Nebebew Tesfaye Etiyopya 43.59  , 3.Viktur Kirui Kenya 44.36
-Kadınlar-
1.Seboka Seyfu Etiyopya 48.38 , 2.Elvan Abeylegesse Türkiye 49.29 , 3.Türkan Özata Türkiye 51.22

Maraton 

Boğaziçi Köprüsü'nden başlayıp Sultanahmet Meydanı'nda sona eren 42 kilometre 195 metrelik yarışta ilk 3 sırayı Kenyalı atletler paylaştı.

Stephan Chebogut 2 saat 11 dakika 5 saniyelik derecesiyle ilk sırayı alırken, Kiprotich Yegon 2.15.35 ile ikinci, Evans Kiplagat da 2.16.43'lük derecesiyle üçüncü sırayı elde etti.

Kadınlar maratonda ise ilk sırayı Etiyopyalı atlet Koren Jelela Yal, 2 saat 28 dakika 6 saniyelik derecesiyle elde etti.
Aynı ülkeden Amane Gobena, 2.28.38 ile ikinci, Türk atlet Sultan Haydar ise 2.29.41 ile üçüncü sırayı aldı.

(*)  15. Km koşusu son metrelerinde  kalp krizi geçirerek hayata veda eden sporcu kardeşimiz.  Anısı önünde saygıyla eğiliyorum .




26 Ekim 2012 Cuma

Kartallar , Tavuklar ve Akbabalar



"...Tavuk Yumurtaları üzerine kuluçkaya yatan bir kartalın  nasıl olduğunu biliyor musun küçük adam ?  O küçük kartala yem getirerek onları büyük kartal yaptığına inanır . Ama yine de yumurtadan küçük civcivler çıkar . Büyük bir şüphe içinde kartal , çivcivlerin kartal olacakları umuduna sarılır . Ama sonuçta bunlar yalnızca gıdaklayan tavuklar olurlar . Kartal bunu fark ettiğinde  çevresindeki bütün tavukları ve civcivleri yeme isteğini bastırmaya çalışır .


Bunu yapmasının nedeni bir gün bu gıdaklayan tavuklar arasında d,k, yüksek kayalar üzerinde yeni dünyalar , yeni düşünceler keşfetmek için uzaklara bakabilecek , büyük bir kartal olabilecek küçük bir kartal bulma umududur.  Yalnızca bu küçük umuttur  kartalı gıdaklayan civciv ve tavukları yemekten alıkoyan . Ama diğerleri bir kartal tarafından yetiştirildiklerini anlamazlar . Onlar dik ,yüksek kayalarda , sisili karanlık vadilerde yaşadıklarını anlamazlar. Kartal gibi uzaklara bakmazlar . Onlar yalnızca kartalın onlara getirdiklerini yerler, yerler ve yerler . Dışarıda yağmur ya da fırtına arsa onun kucağında ısınır , onun güçlü kanatları altına sığınırlar. O , korunmasız da olsa fırtınaya karşı koyar. Çok kızacak olursa bu kez ondan kaçarlar ve bu kızgın kartalı yaralayabilmek için yuvalardan ona  küçük , sivri taşlar atarlar. Bu kötü davranışlarından sonra kartal onları yemek ister. Sonra düşünür ve onara acımaya başlar . Bir zamanlar bu gıdaklayan  tavuklar arasındna kendisi gibi bir kartalın çıkacağını düşünüyor  ve umut ediyordu . Kartal bu umudunu bugüne dek yitirmedi  ve bu yüzden hala tavukları yetiştiriyor.

Sen bir kartal olmak istemiyorsun küçük adam ve bu yüzden de akbabalar tarafından yenileceksin . Sen kartallardan korkuyorsun bu yüzden de sürü içinde yaşıyorsun ve büyük sürülerin ve kitlelerin yemi olacaksın. Çünkü senin tavuklarında akbaba yumurtaları üzerinde kuluçkaya yattılar . Şimdi akbabalar senin önderlerindir. Akbabalar sana leş yemeyi , kırıntılarla yetinmeyi ve bunun ötesinde " yaşa büyük akbaba" diye bağırmayı öğrettiler.

Şimdi sen büyük kitleler arasında açlık çekiyorsun , büyük kitleler içinde ölüyorsun senin civcivlerini kuluşkalayan kartaldan hala korkuyorsun ..."

* Wilhelm Reich - Dinle Küçük Adam kitabından alıntılanmıştır.

17 Ekim 2012 Çarşamba

Söz verdim !

Anneme....

" Dosis Facit Venemum "  
( Zehiri miktar doğurur)
Paracelsus 
(1493- 1541)


Hayatta en önemli şey insanın kendisidir . Kendinizin hangi durumda olduğu  sizin kendi dünyanızı ve dolayısıyla dünyaya katkınızı belirler .

43  yaşında bile ,  bir aylak olarak  bazı şeylerin farkına varabilmek de bir erdemdir bana göre .

Bu aralalar okuduğum Aydın Boysan'ın Şerefe (*) isimli  kitabından kısa bir alıntı yapmak istiyorum.

" ... Aptal kişide akıl yoktur .Delide ise akıl, mutlaka vardır . Aklı olmayan deliremez ... 
Bu dünyada , hele bizim ülkemizde , aklı olmayan kişinin delirmesi , mümkün değildir ki ... Aklı olan kişi henüz delirmedi ise , henüz zamanı gelmediği içindir .
Bir başka kesin olasılık da şöyle gerçekleşir : Kişi öylesine akıllıdır ki , delirdiğini kimse anlamaz ..."

"... Delilerin bütün hepsi , dünyaya geldikten sonra dünyanın halini görüp , çıldıranlardır. Aptal çıldırmaz . Nerede , ne halt olursa olsun , kaderine razıdır . Çıldırmak , aptallar için erişemeyecekleri bir "lüks" olduğu için çıldırmazlar.

Akıllı yaşamaya başlayıp da , henüz çıldırmamış olanlar ise , üstün yaradılışlılardır. Ruhları , dünyayı gördükten sonra bile umutlarını kaybetmeden savaşacak kadar üstün ve müstesnalardır .

Bazı akıllılar , bu dünyanın bezginlik veren yanlarının ruhsal yükünü azaltmak için alkol kullanmayı , umut olarak görür , içerler . Ölçülü ya da ölçüsüz içenlere rastlanabilir . Aptallar da , neden içtiklerini bilmeden , ölçülü veya ölçüsüz içerler .

Ölçüsüz içen akıllılarla , ölçüsüz içen  aptalları , akıllılar bile birbirinden ayıramaz ."

(*) Kitap :  Şerefe  - Aydın Boysan  - Doğan Kitap


12 Ekim 2012 Cuma

2012 Yılı - Okuduğum Kitaplar - Bölüm 2


İlk bölümü  aşağıdaki linkte yer alan 2012 yılı okuduğum kitaplar ve kısa düşüncelerim aşağıdaki gibi devam etmektedir.




Devam ediyor ...


15 – Drina Köprüsü  - Ivo Andriç
Kült kitap . Yazar  bir köprü üzerinden balkanlarıdaki tarihsel değişime  harika bir roman kurgusuyla bizi götürüyor . Orada o kasabada o köprünün üzerinde yaşıyorsunuz .  Oradan bir insan olarak yüzyılı aşkın bir sürece tanık oluyorsunuz .  Balkanlara  ve tarihe ilgi duyup edebiyatı ve romanı sevenlere kesin tavsiye.

16- Bindokuzyüzseksendört – George Orwell
Uzun yıllar aradan sonra  ikinci kez okudum .  Yazar  temelde kominizm korkusuyla yazmış olduğu roman günümüzde özellikle teknolojininde hayata girmesi ve kapitalist ve emperyal sermayenin yönetsel hakimiyetiyle ilerlediği dünyada  almak isteyene çarpıcı dersler veriyor  kahramanımız Winston’un hikayesiyle . Çarpıcı bir sonu var , okumayan mutlak okumalı .

17- Balıkçıların İsyanı  - Anna Seghers
Bir sahafta bana göz kırpan bu kitapta  var olmayan hayali bir balıkçı kasabasında sıradan insanların daha iyi yaşam için  sonuçcuz kalan ve insanı düşündüren mücadelesini anlatan bir kitap . Örgütlü mücadelenin kaybediliş acısı ...

18- Marcovaldo ya da Kentte Mevsimler - Italo Calvino
Bu yazarla  Marcovaldı isimli şahane karakteriyle tanışmak beni mutlu kıldı. Günümüzde şehir hayatının içinde tükenmiş Marcovaldolara ithaf olunur . Eğlendiren bir anlatımla  okuması kolay olan bu kitabı da öneriyorum .

19- Denizin Kanı – Tarık Dursun K.
Bu izimli diziyi çocukluğumun puslu hayallerinde siyah beyaz tv’den kalma günlerden hatırlıyorum . Ayrıntıları olmasa da beni çok etkilediğini biliyorum .  Taşrada (O zamanlar Bodrum )  ki yaşam mücadelesinin ve Anadolunun tüm çıplaklığını bu yalın hikayede ve özellikle yazarın aralara serpiştirdiği mitolojik geçişlerle zenginleştirdiği  anlatımla  şahane bir şekilde okuyorsunuz .  Türk edebiyatının usta kalemi ve  gerçek birhikayeden alındığı bir sonraki kitaptaki aynı öyküyle de percinlendiği anlaşılan bu kitabı da okumayanlar ve anadolu , ege , süngerciler , zengin fakir savaşları , trajik aşk hikayeleri ve o dönemin politik detaylarıyla harmanlanmış olan bu hikayeyi seveceksiniz .

20- Ötelerin Çocukları – Halikarnas Balıkçısı
Yazarın adı  herşeyi açıklamaya yetiyor , birçok farklı öyküyle bizi , Egenin dağlarında, denizlerinde , adalarında , Bodrum sokaklarında , denizin dibinde sünger avında , vurgun yerken , aşk acıları ve aldatıllmışlıklar , vahşet ve trajedi , kısacası tam bir dönemsel anadolu yaşamından kesitler öyküler destansı anlatımlar. Ötekinin unutulmaması gereken çocuklarının hikayesi . Tavsiye olunur ...

21- Fakir Çalıgıcı -  Franz Grillparzer
Minik bir sahaf kitabı daha .  Yaşamın içinde izole olarak kalmış bir mürasyedinin trajik ve naif bir öyküsü .  Bir kemanın odağında gizlenen bir yaşam ve  duygulu bir hikaye .  Kitabı bulmanız zor ama görüseniz okumak en fazla bir saatinizi alabilir .

22- Hadi Bana Futbol Anlat – Metin Gören
Meşhurlarının aksine  Metin Gören bir ankara spor gazetecisidir . Adana’dan gelen geçmişi ve Ankara spor camiasının içinde olması nedeniyle daha çok bilinmeyen yönü ve ilginç hikayeleriyle İstanbul dışındaki futbol dünyasının sıcak öykülerine eşlik etmek isteyenler için ...

23- Seçme Öyküler-  Ernest Hemingway
Üstadın  birbirinden ilginç öykülerini  okumak size mutlaka birşeyler katacaktır.  Kurtuluş savaşının son günü  Türk ordusunun İzmirde  Yunanlıları ve Anadolu rumlarını kovalarken o esnada  İngiliz donanmasında asker olan yazardan bu anı okumak bile bize farklı bir  duygu veriyor

24- Katya’nın Yazı – Travanian
Bu yazar  bana göre çok tribal  bir tarzla yazıyor . Daha önce 20. Mil i okumuştum . Bu defa Katya’da çok zorlandım ... Zor akan bir hikaye

25- Kesişen Yazgılar Şatosu – Italo Calvino
Marcovaldo ile sarıldığım yazar bu defa çok zor bir kurgu ile Tarot kartları üzerinden fatklı kişiliklerin fantastik öykülerini birleştşrmiş.  Kitabın başında nasıl yazdığını anlattığı sunuş kısmı kitabın içeriğinden daha çok ilgilimi çekti . Zor okuyabildim . Tarot kartlarına özel bir ilginiz varsa mutlak okumanıu gerekebilir. Zihninizi açaçcaktır . Onun dışında anlaşılması zor bir kitap gibi geldi bana

26- Hoşgör Köftecisi – Orhan Veli
Büyük üstatdan  şiir dışında  minicik ama bir okadar sıcak ve  tadımlık lezzetler tadında  yani  meze şeklinde öyküler . Eh yanında rakıyı da artık siz halledersiniz . Tavsiye edilir.

27- Satranç  - Stefen Zweig
Kült yazardan bir kğlt kitap . Bir satranç oyuncusu ve oyunu üzerinden güzel bir  hikaye . 

28- Son Siyah Saçım  - Jean Louis Fournier
Yaşı  40’ların üzerindeki  genç delikanlılara  kesinlikle tavsiye ederim .  Harika bir yazar bu adam , hastasıyım ...

29- Uyandığında – Hillary Jordan
Yayınevi görevlisi bir kitap dostnun tavsiyesi ile başladım . 50. sayfada bırakmayı düşündüm ama bırakamadım . 170. de kitap yeni başlıyor dedim .  Sanki kolay kurgulanmış gibi görünen ve biraz fazla aşk üzerinden gider gibi görünen hikaye sonlarda vazgeçilemez bir hale geliyor .  Yazar  1984 tadında bir ileri zaman hikayesinde  din odaklı bir Amerika’da bir suç üzerine  yaşamının tamamen değişmesi ve bunun tranvatik durumunu ve sonunu yazmış . Bence okuyanlar  farklı yorumlar yapabileceği bir kitap . Son zamanlarda okumaktan tuhaf bir şekilde  haz aldığım ama nedense %100 tavsiye de edemediğim ilginç bir kitap .

30-Yanık Sular – Carlos Fuantes
Üstadın her kitabı her öyküsü  okumaya değer bana kalırsa . Latin Amerika ve Meksika  bize yakın duyguları barındırabiliyor . Ama bu yazarların öykülerinin içinde bazı entelekkütel anlatımlar ve kurgular iokurken insanda hiç duymadığı bir hissi veriyor

31- Küçük Vahşi – Alexandre Jardin
Eğer  zaman zaman gizli gizli  çocukluğunuzu hayal edip o çocukla buluşmayı onunla oynamayı onun yerinde olmayı hayal ediyorsanız ve 40’lı yaşlardaysanız , halen içinizdeki  macera , heyecan ve coşku  bitmemişse ve de bunalımlı bir yaşantınız olduğunu düşünüyorsanız   bu kitabı okuyabilirsiniz .  Sonlara doğru tutkulu ve saplantılı bir aşk hikayesine döndüğü için sonunu pek sevmedim. 

Devam edecek ...

Aylak Adam 
Ekim 2012 

8 Ekim 2012 Pazartesi

Oradakiler

...
Sıkılmış halde yerinden kalktı , zamanını hatırlamadığı bir süredir bu odadaydı , hiçbir şeye ihtiyaç duymadan zamanı geçiriyordu , hatta ihtiyaç duyma duygusu bile hissetmiyordu. Yavaşça ilerledi  ve pencereyi örten siyah kalın  perdeleri açtı . Dışarıdaki  güneşi görünce gözleri kamaştı . İstem dışı ciğerlerine dolan temiz havayı teneffüs etti, farklı geldi , uzun zamandır yemediği bir yemeğin tadı gibi hoşuna gitti .  O an dışarıyı sokakları , ağaçları , güneşi, toprağı  hatta keşmekeş içindeki şehri ve hepsinden beteri insanları bile unutmuş olduğunu düşündü .  Hepsinden öte  düşünüyor olabilmek bile onu şaşırttı . Düşünmesi gerekmiyordu ki . Onun için her şey ayarlanmış ve kurgulanmış  bir şekilde yaşamı  sürüp gidiyordu. Duyguları bile unuttuğu için bir şey de hissetmiyordu ...

Dışarıya bakmaya başladı , baktıkça görüyor , duydukça hissediyordu .

Şehrin bir yerinde binlerce insan bir araya gelmiş  , güzel bir hafta sonu geçirmek için  temeli sağlıklı yaşamak , sağlıklı kalmak için düzenlenmiş bir etkinlik koşuyorlar, spor yapıyorlardı . Birarada olmanın , soysal bir varlık ve yaratık olarak  bir şeyler yapmanın temelinden gelen duyarlılıkla hareket ediyorlardı .  Biliyorlar ki sağlam bir  kafa sağlam bir bedende daha iyi işler . Biliyorlar ki  bedenlerimize de bir borcumuz var , sorumluyuz ona karşı ve ona iyi bakmak durumundayız . Bu nedenle  bu insanlar sağlıklı da kalabilmek için koşuyordu. Gıptayla baktı , ne işim olur der gibi geçti aklından , ama sonra acaba mı diye düşündü. 

Sonra  bir başka yere başını çevirdi . Orada bir grup hayvansever  bir araya gelmişler , yanlarına getirdikleri hayvanlarıyla , ellerinde taşıdıkları  dövizleriyle ,  yaptıkları etkinlikle  ,  sokaklarda yaşayan hayvanların çıkarılacak yasayla güya barınaklarda  toplanma bahanesiyle katledilmesine engel olmak için cılız sesleriyle haykırıyorlardı . Orada ki bir avuç insan biliyordu  ki insan olmanın en temel özelliklerinden birisinin , birlikte yaşadığımız dünyadaki diğer canlılarında yaşam hakkını savunmaktır .  Biliyorlar ki  doğanın dengesine  karşı gelmemektir .  Biliyorlar ki  diğer canlılara zarar verenin kendi türüne de  hiç tereddütsüz zarar verebileceğini . Biliyorlar ki  hayvanları sevmeden yetişecek nesillerin insan olamayacağını ...

Uzakta bir  bankın üzerinde oturmuş kitap okuyan birini gördü ,  şaşırdı , ne gerek var , niye zamanını sıkıcı bir iş olan okumaya ayırıyordu ki , ne de olsa bir kitap her şeye yetmiyor mu  diye aklından geçirecek oldu ama , aklı onu uyarıyordu .

Sonra kulağına kuvvetlice gelen seslere cevirdi bakışlarını şaşkınlıkla . Bura da da yığınlarla karşılaştırıldığında bir avuç insan bir araya gelmişler  tek yürek , tek ses olmuşlar  , yürüyorlar ve haykırıyorlar " SAVAŞA HAYIR ! " diye .Bu insanlar da çok iyi biliyorlar ki  savaş denilen şey  televizyonlarda , sinemalarda  oynatılan bir film değil . Biliyorlar ki TV haberlerinde her gün  dünyanın her taraftan gelen savaş ve ölüm haberleri sanal bir şey değil,  gerçek . Biliyorlar ki bir insanın hayatının ne kadar önemli olduğunu . Biliyorlar ki savaşların iğrençliğini , kötülüğünü . Biliyorlar ki  savaşmak için tutuşanların bunları kendi çıkarları için kullandığını . Biliyorlar ki savaşların kimlere rant sağlayacağını . Biliyorlar ki  savaşların   fiziki yıkım, yağma , kan ve ölüm getirerek toplumları bitirirken , aynı zamanda toplumsal tramvalarıyla  yıllarca izleri silinmeyecek acılar yaşatacağını , kuşakları gerileteceğini . Biliyorlar ki  çocuklarında ,  masumlarında ölebileceğini . Biliyorlar ki çocuklarının geleceğinin ipotek altına alınacağını . Biliyorlar ki "SAVAŞ" ın  ÖLÜM  olduğunu .

Çünkü insanlar , biliyorlar ki içlerindeki insanlığın hala yaşadığını ,ölmediğini , ölmeyeceği umudunu ...

Sonra kendine hayret ederek düşündü , düşünebildiğine şaşırarak şunları geçirdi aklından. Oradakiler kim ?  Niye oradalar  ?  Ya buradakiler ?  .  Gördüklerinden  hiçbirini bırakın yapmayı , düşünmeyen, ihtiyaç duymayan , gereksiz bulan   dünyanın çok büyük çoğunluğunu oluşturan  bir yığından farkı olmayanların  durmadan tükettiklerini , tükettiklerinin aslında hayatları olduğunu  ,  yalnızca  nefes alıp vererek , tv , internet vb unsurlara esir olarak ve yiyerek  içerek  tükettiklerini  ...  Üstüne üstlük kendi kendilerine kimselerin duymadığı bir halde  en çok konuşanların , yakınanların , gözyaşları dökenlerin ve de hiçbir şey bilmeden , biliyormuş gibi kendilerini inandırmışlık içinde  olduklarını ...

Sonra  şaşkınlığı daha da artarak sordu , sorabildiğine en fazla şaşırarak 

Siz kimsiniz ?
....
Yanıt alamadı . Sonra bir daha denedi .

Orada mısınız ?
....

CEVAP YOK !

Sonra  yavaşça geriye döndü ....












BİTTİ


Aylak Adam 
Ekim 2012



4 Ekim 2012 Perşembe

FB & ALEX



TARAFTARLIK  TEMELİNDE DUYGULARI VE DUYGUSALLIĞI BARINDIRAN EN ÖNEMLİ KAVRAMLARDAN BİRİDİR . İNSANLAR ANNELERİ BABALARI VE ÇOCUKLARI KARDEŞLERİ DIŞINDA BELKİDE YALNIZCA  TAKIMLARTINI  KAYITSIZ ŞARTSIZ VE GÖNÜLDEN SEVERLER ... ARKADAŞLARINI BİLE DEMİYORUM LÜTFEN DİKKAT !  

BU TEMELEDEKİ BİR  OLUŞUM  BAZI ŞEYLERİ KALDIRAMAZ ,  KABULLENEMEZ , ANLAMLANDIRIMAZ .   YAPILANLARI  ONAYLAYAMAZ  !  HELEKİ BU ONUN DUYGULARINA  , VİCDANINA , İÇSEL DERİNLİKLERİNE YAPILAN KASITLI BİR SALDIRI HİSSİ İLE ALGILANIRSA ...

VEFA  BİRÇOK TARAFTARIN GÖNLÜNDEKİ EN ÖNEMLİ DUYGULARDAN BİRİDİR , TARAFTARLIK  GEÇMİŞLERİ UZUN YILLARA DAYANAN BİR TARİHTEN DE BESLENİR ,  TARAFTALRIK GEÇMİŞ HİKAYELERLE  ANLAM BULUR , EFSANELERLE , ANILARLA , KAHRAMANLARLA...

VE  KAYITSIZ ŞARTSIZ HATTA NE İÇİN SEVDİĞİNİ DAHİ ANLAMLANDIRMAYAN TARAFTAR  BİRŞEY İSTER , O DA  VEFA , SAYGI , DEĞERBİLMEK  VB...

TARTAFTARIN GÖNLÜNÜ HİSLERİNİ DUYGULARINI ŞİRKET GİBİ YÖNETEMEZSİNİZ , BİRKAÇ KİŞİ MİLYONLARIN DUYGULARINI YOKSAYIP BABASININ ŞİRKETİNİ YA DA BAKKAL DÜKKANINI YÖNETİYIOR GİBİ KARAR ALAMAZ !  ALMAMAMALIDIR !

AMA MAALESEF Kİ ALINIYOR VE ALINMASI İÇİN SİSTEMLER DAHA DA GELİŞTİRİLİYOR , TARAFTALARIN PEŞİNDE KOŞTURAN YUKARIDAKİ DUYGULAR  DEVŞİRİLİYOR DÖNÜŞTÜRÜLÜYOR  VE HERŞEYDE OLDUĞU GİBİ DİKTE ETTİRLEREK VE HAFİF HAFİF ANLAŞILMADAN  DÖNÜŞÜM GERÇEKLEŞTİRLİYOR  ( Bknz : Yüzyıllık geçmişleriyle futbolun beşiği ülkenin derin geçmiş ve kültürü olan takımlarının sahip ve yönetsel durumları ve bunun dünyaya yayılımı )

BU YÜZDEN  ARTIK HİÇBİRŞEY ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK , OLAMAYACAK GİBİ GÖRÜNÜYOR .

DÜN BENİM DE TARAFTAR OLDUĞUM FENERBAHÇEDE DE  SON YILLARDA  BİR ÇOK ÖRNEĞİNİ GÖRDÜĞÜMÜZ HATTA  EN ÖNEMLİSİ  BUNU YAPANLARIN EN ETKİNLERİNDEN BİRİNİNDE YILLAR ÖNCE BURADAN AYNI ŞEKİLDE  AYRILDIĞINI DÜŞÜNDÜKÇE KABULLENMEKTE VE ANLAMLANDIRMAKTA DAHA DA ZORLANDIĞIM BİR DURUM YAŞANDI ...

YÜREĞİMDEN BİRŞEYELERİN DÜN AKŞAM EKSİLDİĞİNİ HİSSETTİM , BU ASLA YERİ DOLMAYACAK BİRŞEY GİBİ GELİYOR , GERÇEKTEN ÇOK ÜZGÜNÜM...

VEFASILIĞI , DEĞER BİLMEZLİĞİ ,  MEGOLAMANLIĞI  , SORUNLARI VE KRİZİ YÖNETEMEME  BECERİKSİZLİĞİNİ TÜM AÇIKLIĞI İLE GÖRDÜK .

ÇOK ŞEY YAPABİLİRSİNİZ AMA İNSANİ ÖZELLİKLERİNİZİ  KAYBEDER YA DA  İÇİNİZDEKİ  FARKLI DUYGULARA YENİLİP ONLARLA MÜCADELE ETMEYİ İYİ BECEREMEZSENİZ  LİDER OLMAZSINIZ !

DÜN TARAFTARI OLDUĞUM TAKIM YÖNETİMİ BENCE  YENİLDİ KENDİ  DUYGULARINA  , HERKESİ ÇOK AMA ÇOK ÜZDÜ ! BUNUN VEBALİNİ ÇEKECEKLERİ ÇOK AÇIK ! 

HERNEYSE ...

HOŞÇAKAL BÜYÜK KAPTAN , BÜYÜK İNSAN , GERÇEK EFSANE   ...

SEN YOKSAN HELE Kİ BU GELİNEN NOKTA VE YARATILANLAR SONRASI   TARAFTARLIK DUYGULARIM BİRSÜRELİĞİNE HAKİKATTEN BİTMİŞ GİBİ GELİYOR BANA

ADIN HEP  ARANANLAR LİSTESİNDE OLACAK AMA NE ÇARE Kİ ARTIK SEN OLMAYACAKSIN !

SEVGİYLE KAL  ! 

1 EKİM 2012 


Bir Not:  
Alex'ten Lefter'e  
" ... Bu formayı giydiğim sürece bu formaya sahip çıkacağıma, her zaman elimden gelenin en iyisini yapacağıma ona söz vermiştim. Kendime söz verdiğim gibi. Bu formaya sonuna kadar ben kendi adıma sahip çıkacağım ve sahip çıkılmasını sağlayacağım. Ben de bu forma için gerekli azim ve inanç sonuna kadar var...''

19 Eylül 2012 Çarşamba

İnsanlar ve Sınırlar

Üstad  söylemiş , bunu düstur edinerek hep hatırlamakta fayda var , boşuna kendi kendinizi ve kendimizi üzmeyelim . Sonuçta karşındaki bir insan ve İNSAN da İŞTE BÖYLE BİRŞEY !

Teşekkürler üstad !

Aylak Adam


15 Ağustos 2012 Çarşamba

Aylak

"... kendini sokaklara , caddelere , pasajlara atar , yürümeye başlar. Kalabalıklara dalar , insanlarda onların yüzlerinde , gözlerinde bir çıkış arar , sessiz bir dille sorar , neden çalışıyorsunuz ?  Bu telaş , bu hız neden ?  Nereye koşuyorsunuz ? Zamanınızı kim çaldı ? Yanıtsız kalan sorulara verdiği yalnız yanıtlarıyla aylak böyle doğar ."

Alıntı ( Flanör Düşünce - Hüseyin Köse - Ayrıntı Yayınları )



25 Temmuz 2012 Çarşamba

Ponza taşıyla yapılan çalışmalar

Ponza taşını çocukluğumdan beri deniz kıyısında büyümüş olmak ve  boş zamanlarımızda  kumsalda denizin getirdiği şeylerin içinde ilginç şeyler bulmakla uğraşan bizler denizden kopup gelen bir şey olarak bilirdik .  Biz ona yüzen taş yada  sünger taşı derdik .  Yıllar sonra  ponzanın volkanik bir taş türü olduğunu öğrenmiştim.

Her neyse  deniz sevdamız ve kumsallarda yürüme ve araştırma  alışkanlıklarımız değişmedi . Kimi zaman deniz kestanesini denize attık kimi zaman bir deniz yıldızını , kimi zaman ağlardan çıkan iskele üstünde çırpınan bir balığı . Bunun yanında  kurumuş deniz yıldızı , kestane , balık kemikleri , ağaç ve taş parçaları  ve ponza taşları da topladık.  

3 yıl önce (2009 yaz tatili)  Saroz Körfezi , Yayla sahilinde akşam koşusu yaparken büyük ve şekilli ponza taşlarından birini alıp eve getirdim , aynı sahilde bu arada kuş gaga taşı olarak kullanılan mürekkep balığı kemikleri buldum .  

Can sıkıntısıyla elimdeki çakımla oynamaya  başlarken ortaya  çeşitli küçük el yapımı heykelcikler çıktı .

Halen bu  hobimi  geliştirmeye çalışıyorum . Şekilsiz bir taştan ortaya bir şeyler çıkarmak hem konsantre olarak deşarj olmamı sağlıyor , hem de  keyifli bir şeye dönüşüyor .  

İşte aşağıda  bir  çalışmanın bazı aşamaları fotoğraglı olarak görülüyor .  Paylaşmak istedim .

Aylak Adam
Temmuz 2012

1- İlk hali
2- Çizgiler veriliyor

3- Yavaş yavaş birş eyler çıkıyor 
4- Sonuç 


Ve birkaç farklı örnek 

Aylak Adam 
" Born To Be Wild " Abidesi

Not: Ürünler satılık değildir , ama merak edenler iletişim kurabilir

20 Temmuz 2012 Cuma

Büyüksün Abla ! ( Sharon Jones & Dap Kings )


Sharon Jones ve Dap-Kings konserine gitmek başlıbaşına içiçe geçmiş hikayeler bütündür için. Byfuss'un son dakika davet ile Taksim Baraka'da buluşma . Ofl'lu taksi şöförün 15 dakikaya sığan çok ilginç ülkemin gereçeği hayat hikayesi ve sonrasında içkinin yasaklandığı bi,r konser ve karşıma çıkan küçük boyuna rağmen dev bir kadın Sharon Jones ve onun banka memuru, ganster ve basketbolculardan toplama gibi duran şahane adamlardan oluşan orkestrası Dap Kings ...

Öğreniyoruz ki Soul ve funk’ın efsanevi ismi ve James Brown’ın en önemli mirasçısı olarak gösteriliyormuş Sharon Jones , gerçekten bunu hakediyor .

Öncelikle çok enerjik ve sürekli dans ediyor , şarkıları ritmik ve enerjik , grubu çok cool özellikle bass gitar . Ancak hepsinden önemlisi bu konserde beni büyüleyen , sempatikliği ve bunun sonucunda seyirciyle olağanüstü iletişimiydi . İki genç delikanlı ve bir genç kızla sahnede beraber şarkı söylemesi , sekiz kızı sahney çıkarıp herbiriyle dans etmesi , siimlerini anonsu , ve son olarak şarkı söylediği seyircilerden gencin sevgilisine sahneden evlenme teklif etmesine dahi eşlik etmesi çok sıcak sempatik ve sevimliydi . Konser performansı , şarkıları ve seyirciyle iletişimi ile nasılki kendisi 40 yaşından sonra şöhreti yakalamışsa bende benzer şekilde kendisini bu büyük sanatçıyı tanımış oldum . Şahane şovuna şahitlik etmiş oldum . Gerçekten hem bu kücük dev kadına hem de beni bu konsere davet eden Byfuss'a teşekkürlerimi iletiyorum . 

Kadro ve dışarıdan bakınca bana yaptıkları çağrışımları ( espri olarak alınması kaydıyla )
Sharon Jones    (  Eve  gelen temizlikçi abla )
Eric Kalb davul  ( Banka şube müdürü )
Gabriel Roth bas  ( Tarantino filminde ganster rolü oynayan bir aktör )
Binky Griptite gitar   ( Boyu kısa olduğu için  basketbol oynayamamış bir kenar mahalle çocuğu )
Joe Crispiano gitar  (  Umursamaz ve bıçkın bir mahalle delikanlısı )
Neal Sugarman tenor saksofon   ( Banka şubesinde ki veznedar ) 
Dave Guy trompet   ( Mahallenin pis işlerine bakan kabadayısı )
Cochemea Gastelum bariton saksofon   ( Banka memuru ) 
Fernando Velez vurmalı çalgılar  ( Banka şubesinde şef . Kravat iğnesine hasta oldum :)
Starr Duncan ve and Saundra Williams the Dapettes   (  Temizlikçi ablanın kız kardeşleri )

Onu benim gibi tanımayanları şimdi Youtube'da videolarını ve konser performaslarını izlemeye davet ediyorum .

Size iki kıyak ben yapayım hadi :)

http://www.youtube.com/watch?v=--SXphZC50o&feature=related
http://www.youtube.com/watch?v=8ouI5KcyHfE

9 Temmuz 2012 Pazartesi

Tayfalar "T.Gold Fest 2012"

(*) Ronnie James Dio'ya  ithafen 

"But sail on, sing a song, carry on Cause we rock,
 we rock, 
we rock, 
we rock"(*)



2012 Yaz aylarının rock ve metal grupları adına en geniş içerikli ve en sağlam festivali nihayetlendi . Bu yıl Sonisphare  elinin ayağını çekince  , Tuborg boşluğu doldurdu . İyi de yapmış doğrusu .   Sekizer gruptan oluşan programın tek falsosu Godsmack oldu . Byfuss , Ahmet ve Aytuğ için bu düş kırıklığı yaratsa da  yinede biz çok eğlendik .

Rock müzik seven tayfa ,  rock   müzisyenleri ile  bir rock ayini gerçekleştirdik hep beraber Maslak Parkorman' da ...

Bizim TAYFALARIN klasik konser kadrosuna dahil olan arkadaşlarla  kalabalık bir ekip olarak ve gayet  eğlenceli ve bol biralı ve rock n roll dolu bir 3 gün geçirdik.

Birkaç başlıkla  kısa notlarımızı tarihe düşelim .

Tayfalar Kadro 
Klasik dörtlü : Ajan , Hakan , Gero, Byfuss    &    İlave beşli :  Özgür, Bandırma Ahmet , Murat , Emre , Aytuğ 

Kişisel değerlendirmem
Dikkatimi Çeken Gruplar :  İlk gün   Pentegram ve  Evenescence 'yi  dinledim . Pentegram'ı fena bulmadım . Diğer grup bana çekici, gelmedi . İkinci Gün :  Belfastlı Sweet Savage 'in tempolu müziğini ve vokalist basçı Ray Haller' in  seyirciyle iletişimini beğendim .  Ugly Kid Joe  ve özellikle  vokalisti  W. Creane harika adamdı ,  seyircilerle iletişimi mükemmeldi, sahaya girmesi, seyircilerin arasına dalması sıcağın altında beyni uyuşmuş tayfayı rock konseri havasına soktu . Helal olsun dedirtti. Yani  adamsan sıcak, gece, gündüz sana fark etmez her zaman müziğini dinletirsin dedi. Bu ifademi özellikle bizim Türk gruplarına söylüyorum . Yerel dünyalarında burnu büyüklük yapacaklarına bu tür adamlardan biraz feyz almaları gerekiyor . İtalyan Lacuna Coil'i pek beğenmedim , ama saygı duyarım . Apocaliptica'yı ilk kez  izleme şansına sahip oldum , fena değillerdi .  Şebnem Ferah birkaç şarkı eşlik ettim .  Bir süre sonra konserin genel ritmi dışında olduğunu düşündüğümüz için platformun arkasında kendimize yarattığımız "Tayfalar Lounge "  adını verdiğimiz özel mekanda  kalabalıktan uzak bira eşliğinde  dinledik kalanı .  Tabi  ağır ağbey Axl'ın sürprizi bizi de havaya soktu . Axl belkide bugüne dek hiç yapmadığı bir şey yaptı ve  08:55 civarı yani zamanında önce sahne aldı ve 3 saatlik bence muhteşem bir performansa imza attı , nede olsa oldum olası hep sevdim bu adamı ve grubunu . Tabi bu arada 3 gitarcının bir Slash yapmadığını da söyleyelim . Ayrıca Axl'ın eski şarkı performanslarını da ( ses kullanımı ) daha başarılı buldum . Şapkaları da şahaneydi , herhalde yaşlanmaktan korkan bir adam ki şapkayı ve gözlükleri hiç çıkarmadı . Neyse orası  bayan hayranlarına bırakalım biz müziğe bakalım . O da şahaneydi .  Üçüncü gün : Malt ile girdik alana . Cenk'in sıcaktan yılgın haldeki şarkı performansını  lüzumsuz buldum , sanki ne işimiz var burada der gibiydi . Kendilerini severim ama eleştirmem  lazım . Skindread  özellikle vokalistleri Benji Webbe 'nin her hali ile tüm sahanın bir anda ilgisini çekti . Gallerli bir  regea saçlı , altın suyuna batırlmış bir yelek giymiş bu şişman siyah adam ilginç aksanıyla da  bir anda seyircinin kanını kaynattı . Yine  hiç tanımadığımı şahane bir adam vardı sahnede ve de eğlenceli .  İşte  bu programlarında güzelliği buradaydı, yepyeni gruplar keşfetme şansını bulmak . Dio Disciples bizim için günün beklenen grubuydu . Dio'nun son grubunun elemanlarına katılan iki vokalist  ile Dio parçalarını  babanın ruhuna hep beraber söyledik . Özellikle vokalde konuk olarak çıkan eski Little Angels ve Gun gruplarından bilinen vokalist Toby Jebson  harika bir performans sergiledi  birçok Dio parçasını büyük bir  coşkuyla haykırdık, hatta bir ara Aytuğ ile  küçük bir pogovari şeyde yaptık . Birçok meraklısı  aksine In Flames ve Within Temptetion  yeninden bizi Dio şarkıları kadar çoşturmadı.  Gecenin sonunu  Beyoğlunda ki  Jaz festivali açılışı için kurtulan sokak sahnelerinde jazz melodileri ile  tamaladık. 

Notlar:   Festivalin  coşku dağılımı günlere göre aynı değildi  , Cuma Guns N Roses ile alan full doluydu . Cumartesi  akşamı da iyiydi. Çarşamba sönük geçti .   Festivalde  bu defa  fiyatlar  piyasa fiyatlarında makuldü , ama bünyeye bu kadar festival birası fazla gelmiş olabilir , alışkanlık kazandık artık, gerisini hiç birşey yapmayan Efes düşünsün ne yapalım .  En güzel yer  "Tayfalar Lounge" da keyif yapmaktı. 


Beğendiklerim
Bira soğuk ve güzeldi
Tuvaletlerde sıkıntı yoktu ve kullanışlıydı
Kavga gürültüyle karşılaşmadık .
Huzurlu bir festival havası hakimdi
Konserde doktor kontrolünde ve polis korumasındaydık  :) ( Byfuss'un tabiri ile Evren ve Emre ) 
Ayrıca  başka özel sırlarımızda var konserlere özel ama onları 20 senelik bir emeğin sırları olduğu için burada açıklayamayacağız pardon :) Yüzyüze görüşünce paylaşırız .


Haa birde  tabi  şu var  :)


I love rock 'n' roll
ROCK'n ROLL'U SEVİYORUM

So put another dime in the jukebox, baby
ÖYLEYSE MÜZİK KUTUSUNA BİR BOZUKLUK DAHA AT BEBEK

I love rock 'n' roll
ROCK'n ROLL'U SEVİYORUM

So come and take the time and dance with me
BÖYLECE GEL VE ZAMAN AYIR VE  BENİMLE DANS ET ! 




Eh artık önümüzdeki konserlere bakacağız .

Long Live ROCK !

Aylak Adam 
9 Temmuz 2012 İstanbul