26 Ekim 2012 Cuma

Kartallar , Tavuklar ve Akbabalar



"...Tavuk Yumurtaları üzerine kuluçkaya yatan bir kartalın  nasıl olduğunu biliyor musun küçük adam ?  O küçük kartala yem getirerek onları büyük kartal yaptığına inanır . Ama yine de yumurtadan küçük civcivler çıkar . Büyük bir şüphe içinde kartal , çivcivlerin kartal olacakları umuduna sarılır . Ama sonuçta bunlar yalnızca gıdaklayan tavuklar olurlar . Kartal bunu fark ettiğinde  çevresindeki bütün tavukları ve civcivleri yeme isteğini bastırmaya çalışır .


Bunu yapmasının nedeni bir gün bu gıdaklayan tavuklar arasında d,k, yüksek kayalar üzerinde yeni dünyalar , yeni düşünceler keşfetmek için uzaklara bakabilecek , büyük bir kartal olabilecek küçük bir kartal bulma umududur.  Yalnızca bu küçük umuttur  kartalı gıdaklayan civciv ve tavukları yemekten alıkoyan . Ama diğerleri bir kartal tarafından yetiştirildiklerini anlamazlar . Onlar dik ,yüksek kayalarda , sisili karanlık vadilerde yaşadıklarını anlamazlar. Kartal gibi uzaklara bakmazlar . Onlar yalnızca kartalın onlara getirdiklerini yerler, yerler ve yerler . Dışarıda yağmur ya da fırtına arsa onun kucağında ısınır , onun güçlü kanatları altına sığınırlar. O , korunmasız da olsa fırtınaya karşı koyar. Çok kızacak olursa bu kez ondan kaçarlar ve bu kızgın kartalı yaralayabilmek için yuvalardan ona  küçük , sivri taşlar atarlar. Bu kötü davranışlarından sonra kartal onları yemek ister. Sonra düşünür ve onara acımaya başlar . Bir zamanlar bu gıdaklayan  tavuklar arasındna kendisi gibi bir kartalın çıkacağını düşünüyor  ve umut ediyordu . Kartal bu umudunu bugüne dek yitirmedi  ve bu yüzden hala tavukları yetiştiriyor.

Sen bir kartal olmak istemiyorsun küçük adam ve bu yüzden de akbabalar tarafından yenileceksin . Sen kartallardan korkuyorsun bu yüzden de sürü içinde yaşıyorsun ve büyük sürülerin ve kitlelerin yemi olacaksın. Çünkü senin tavuklarında akbaba yumurtaları üzerinde kuluçkaya yattılar . Şimdi akbabalar senin önderlerindir. Akbabalar sana leş yemeyi , kırıntılarla yetinmeyi ve bunun ötesinde " yaşa büyük akbaba" diye bağırmayı öğrettiler.

Şimdi sen büyük kitleler arasında açlık çekiyorsun , büyük kitleler içinde ölüyorsun senin civcivlerini kuluşkalayan kartaldan hala korkuyorsun ..."

* Wilhelm Reich - Dinle Küçük Adam kitabından alıntılanmıştır.

17 Ekim 2012 Çarşamba

Söz verdim !

Anneme....

" Dosis Facit Venemum "  
( Zehiri miktar doğurur)
Paracelsus 
(1493- 1541)


Hayatta en önemli şey insanın kendisidir . Kendinizin hangi durumda olduğu  sizin kendi dünyanızı ve dolayısıyla dünyaya katkınızı belirler .

43  yaşında bile ,  bir aylak olarak  bazı şeylerin farkına varabilmek de bir erdemdir bana göre .

Bu aralalar okuduğum Aydın Boysan'ın Şerefe (*) isimli  kitabından kısa bir alıntı yapmak istiyorum.

" ... Aptal kişide akıl yoktur .Delide ise akıl, mutlaka vardır . Aklı olmayan deliremez ... 
Bu dünyada , hele bizim ülkemizde , aklı olmayan kişinin delirmesi , mümkün değildir ki ... Aklı olan kişi henüz delirmedi ise , henüz zamanı gelmediği içindir .
Bir başka kesin olasılık da şöyle gerçekleşir : Kişi öylesine akıllıdır ki , delirdiğini kimse anlamaz ..."

"... Delilerin bütün hepsi , dünyaya geldikten sonra dünyanın halini görüp , çıldıranlardır. Aptal çıldırmaz . Nerede , ne halt olursa olsun , kaderine razıdır . Çıldırmak , aptallar için erişemeyecekleri bir "lüks" olduğu için çıldırmazlar.

Akıllı yaşamaya başlayıp da , henüz çıldırmamış olanlar ise , üstün yaradılışlılardır. Ruhları , dünyayı gördükten sonra bile umutlarını kaybetmeden savaşacak kadar üstün ve müstesnalardır .

Bazı akıllılar , bu dünyanın bezginlik veren yanlarının ruhsal yükünü azaltmak için alkol kullanmayı , umut olarak görür , içerler . Ölçülü ya da ölçüsüz içenlere rastlanabilir . Aptallar da , neden içtiklerini bilmeden , ölçülü veya ölçüsüz içerler .

Ölçüsüz içen akıllılarla , ölçüsüz içen  aptalları , akıllılar bile birbirinden ayıramaz ."

(*) Kitap :  Şerefe  - Aydın Boysan  - Doğan Kitap


12 Ekim 2012 Cuma

2012 Yılı - Okuduğum Kitaplar - Bölüm 2


İlk bölümü  aşağıdaki linkte yer alan 2012 yılı okuduğum kitaplar ve kısa düşüncelerim aşağıdaki gibi devam etmektedir.




Devam ediyor ...


15 – Drina Köprüsü  - Ivo Andriç
Kült kitap . Yazar  bir köprü üzerinden balkanlarıdaki tarihsel değişime  harika bir roman kurgusuyla bizi götürüyor . Orada o kasabada o köprünün üzerinde yaşıyorsunuz .  Oradan bir insan olarak yüzyılı aşkın bir sürece tanık oluyorsunuz .  Balkanlara  ve tarihe ilgi duyup edebiyatı ve romanı sevenlere kesin tavsiye.

16- Bindokuzyüzseksendört – George Orwell
Uzun yıllar aradan sonra  ikinci kez okudum .  Yazar  temelde kominizm korkusuyla yazmış olduğu roman günümüzde özellikle teknolojininde hayata girmesi ve kapitalist ve emperyal sermayenin yönetsel hakimiyetiyle ilerlediği dünyada  almak isteyene çarpıcı dersler veriyor  kahramanımız Winston’un hikayesiyle . Çarpıcı bir sonu var , okumayan mutlak okumalı .

17- Balıkçıların İsyanı  - Anna Seghers
Bir sahafta bana göz kırpan bu kitapta  var olmayan hayali bir balıkçı kasabasında sıradan insanların daha iyi yaşam için  sonuçcuz kalan ve insanı düşündüren mücadelesini anlatan bir kitap . Örgütlü mücadelenin kaybediliş acısı ...

18- Marcovaldo ya da Kentte Mevsimler - Italo Calvino
Bu yazarla  Marcovaldı isimli şahane karakteriyle tanışmak beni mutlu kıldı. Günümüzde şehir hayatının içinde tükenmiş Marcovaldolara ithaf olunur . Eğlendiren bir anlatımla  okuması kolay olan bu kitabı da öneriyorum .

19- Denizin Kanı – Tarık Dursun K.
Bu izimli diziyi çocukluğumun puslu hayallerinde siyah beyaz tv’den kalma günlerden hatırlıyorum . Ayrıntıları olmasa da beni çok etkilediğini biliyorum .  Taşrada (O zamanlar Bodrum )  ki yaşam mücadelesinin ve Anadolunun tüm çıplaklığını bu yalın hikayede ve özellikle yazarın aralara serpiştirdiği mitolojik geçişlerle zenginleştirdiği  anlatımla  şahane bir şekilde okuyorsunuz .  Türk edebiyatının usta kalemi ve  gerçek birhikayeden alındığı bir sonraki kitaptaki aynı öyküyle de percinlendiği anlaşılan bu kitabı da okumayanlar ve anadolu , ege , süngerciler , zengin fakir savaşları , trajik aşk hikayeleri ve o dönemin politik detaylarıyla harmanlanmış olan bu hikayeyi seveceksiniz .

20- Ötelerin Çocukları – Halikarnas Balıkçısı
Yazarın adı  herşeyi açıklamaya yetiyor , birçok farklı öyküyle bizi , Egenin dağlarında, denizlerinde , adalarında , Bodrum sokaklarında , denizin dibinde sünger avında , vurgun yerken , aşk acıları ve aldatıllmışlıklar , vahşet ve trajedi , kısacası tam bir dönemsel anadolu yaşamından kesitler öyküler destansı anlatımlar. Ötekinin unutulmaması gereken çocuklarının hikayesi . Tavsiye olunur ...

21- Fakir Çalıgıcı -  Franz Grillparzer
Minik bir sahaf kitabı daha .  Yaşamın içinde izole olarak kalmış bir mürasyedinin trajik ve naif bir öyküsü .  Bir kemanın odağında gizlenen bir yaşam ve  duygulu bir hikaye .  Kitabı bulmanız zor ama görüseniz okumak en fazla bir saatinizi alabilir .

22- Hadi Bana Futbol Anlat – Metin Gören
Meşhurlarının aksine  Metin Gören bir ankara spor gazetecisidir . Adana’dan gelen geçmişi ve Ankara spor camiasının içinde olması nedeniyle daha çok bilinmeyen yönü ve ilginç hikayeleriyle İstanbul dışındaki futbol dünyasının sıcak öykülerine eşlik etmek isteyenler için ...

23- Seçme Öyküler-  Ernest Hemingway
Üstadın  birbirinden ilginç öykülerini  okumak size mutlaka birşeyler katacaktır.  Kurtuluş savaşının son günü  Türk ordusunun İzmirde  Yunanlıları ve Anadolu rumlarını kovalarken o esnada  İngiliz donanmasında asker olan yazardan bu anı okumak bile bize farklı bir  duygu veriyor

24- Katya’nın Yazı – Travanian
Bu yazar  bana göre çok tribal  bir tarzla yazıyor . Daha önce 20. Mil i okumuştum . Bu defa Katya’da çok zorlandım ... Zor akan bir hikaye

25- Kesişen Yazgılar Şatosu – Italo Calvino
Marcovaldo ile sarıldığım yazar bu defa çok zor bir kurgu ile Tarot kartları üzerinden fatklı kişiliklerin fantastik öykülerini birleştşrmiş.  Kitabın başında nasıl yazdığını anlattığı sunuş kısmı kitabın içeriğinden daha çok ilgilimi çekti . Zor okuyabildim . Tarot kartlarına özel bir ilginiz varsa mutlak okumanıu gerekebilir. Zihninizi açaçcaktır . Onun dışında anlaşılması zor bir kitap gibi geldi bana

26- Hoşgör Köftecisi – Orhan Veli
Büyük üstatdan  şiir dışında  minicik ama bir okadar sıcak ve  tadımlık lezzetler tadında  yani  meze şeklinde öyküler . Eh yanında rakıyı da artık siz halledersiniz . Tavsiye edilir.

27- Satranç  - Stefen Zweig
Kült yazardan bir kğlt kitap . Bir satranç oyuncusu ve oyunu üzerinden güzel bir  hikaye . 

28- Son Siyah Saçım  - Jean Louis Fournier
Yaşı  40’ların üzerindeki  genç delikanlılara  kesinlikle tavsiye ederim .  Harika bir yazar bu adam , hastasıyım ...

29- Uyandığında – Hillary Jordan
Yayınevi görevlisi bir kitap dostnun tavsiyesi ile başladım . 50. sayfada bırakmayı düşündüm ama bırakamadım . 170. de kitap yeni başlıyor dedim .  Sanki kolay kurgulanmış gibi görünen ve biraz fazla aşk üzerinden gider gibi görünen hikaye sonlarda vazgeçilemez bir hale geliyor .  Yazar  1984 tadında bir ileri zaman hikayesinde  din odaklı bir Amerika’da bir suç üzerine  yaşamının tamamen değişmesi ve bunun tranvatik durumunu ve sonunu yazmış . Bence okuyanlar  farklı yorumlar yapabileceği bir kitap . Son zamanlarda okumaktan tuhaf bir şekilde  haz aldığım ama nedense %100 tavsiye de edemediğim ilginç bir kitap .

30-Yanık Sular – Carlos Fuantes
Üstadın her kitabı her öyküsü  okumaya değer bana kalırsa . Latin Amerika ve Meksika  bize yakın duyguları barındırabiliyor . Ama bu yazarların öykülerinin içinde bazı entelekkütel anlatımlar ve kurgular iokurken insanda hiç duymadığı bir hissi veriyor

31- Küçük Vahşi – Alexandre Jardin
Eğer  zaman zaman gizli gizli  çocukluğunuzu hayal edip o çocukla buluşmayı onunla oynamayı onun yerinde olmayı hayal ediyorsanız ve 40’lı yaşlardaysanız , halen içinizdeki  macera , heyecan ve coşku  bitmemişse ve de bunalımlı bir yaşantınız olduğunu düşünüyorsanız   bu kitabı okuyabilirsiniz .  Sonlara doğru tutkulu ve saplantılı bir aşk hikayesine döndüğü için sonunu pek sevmedim. 

Devam edecek ...

Aylak Adam 
Ekim 2012 

8 Ekim 2012 Pazartesi

Oradakiler

...
Sıkılmış halde yerinden kalktı , zamanını hatırlamadığı bir süredir bu odadaydı , hiçbir şeye ihtiyaç duymadan zamanı geçiriyordu , hatta ihtiyaç duyma duygusu bile hissetmiyordu. Yavaşça ilerledi  ve pencereyi örten siyah kalın  perdeleri açtı . Dışarıdaki  güneşi görünce gözleri kamaştı . İstem dışı ciğerlerine dolan temiz havayı teneffüs etti, farklı geldi , uzun zamandır yemediği bir yemeğin tadı gibi hoşuna gitti .  O an dışarıyı sokakları , ağaçları , güneşi, toprağı  hatta keşmekeş içindeki şehri ve hepsinden beteri insanları bile unutmuş olduğunu düşündü .  Hepsinden öte  düşünüyor olabilmek bile onu şaşırttı . Düşünmesi gerekmiyordu ki . Onun için her şey ayarlanmış ve kurgulanmış  bir şekilde yaşamı  sürüp gidiyordu. Duyguları bile unuttuğu için bir şey de hissetmiyordu ...

Dışarıya bakmaya başladı , baktıkça görüyor , duydukça hissediyordu .

Şehrin bir yerinde binlerce insan bir araya gelmiş  , güzel bir hafta sonu geçirmek için  temeli sağlıklı yaşamak , sağlıklı kalmak için düzenlenmiş bir etkinlik koşuyorlar, spor yapıyorlardı . Birarada olmanın , soysal bir varlık ve yaratık olarak  bir şeyler yapmanın temelinden gelen duyarlılıkla hareket ediyorlardı .  Biliyorlar ki sağlam bir  kafa sağlam bir bedende daha iyi işler . Biliyorlar ki  bedenlerimize de bir borcumuz var , sorumluyuz ona karşı ve ona iyi bakmak durumundayız . Bu nedenle  bu insanlar sağlıklı da kalabilmek için koşuyordu. Gıptayla baktı , ne işim olur der gibi geçti aklından , ama sonra acaba mı diye düşündü. 

Sonra  bir başka yere başını çevirdi . Orada bir grup hayvansever  bir araya gelmişler , yanlarına getirdikleri hayvanlarıyla , ellerinde taşıdıkları  dövizleriyle ,  yaptıkları etkinlikle  ,  sokaklarda yaşayan hayvanların çıkarılacak yasayla güya barınaklarda  toplanma bahanesiyle katledilmesine engel olmak için cılız sesleriyle haykırıyorlardı . Orada ki bir avuç insan biliyordu  ki insan olmanın en temel özelliklerinden birisinin , birlikte yaşadığımız dünyadaki diğer canlılarında yaşam hakkını savunmaktır .  Biliyorlar ki  doğanın dengesine  karşı gelmemektir .  Biliyorlar ki  diğer canlılara zarar verenin kendi türüne de  hiç tereddütsüz zarar verebileceğini . Biliyorlar ki  hayvanları sevmeden yetişecek nesillerin insan olamayacağını ...

Uzakta bir  bankın üzerinde oturmuş kitap okuyan birini gördü ,  şaşırdı , ne gerek var , niye zamanını sıkıcı bir iş olan okumaya ayırıyordu ki , ne de olsa bir kitap her şeye yetmiyor mu  diye aklından geçirecek oldu ama , aklı onu uyarıyordu .

Sonra kulağına kuvvetlice gelen seslere cevirdi bakışlarını şaşkınlıkla . Bura da da yığınlarla karşılaştırıldığında bir avuç insan bir araya gelmişler  tek yürek , tek ses olmuşlar  , yürüyorlar ve haykırıyorlar " SAVAŞA HAYIR ! " diye .Bu insanlar da çok iyi biliyorlar ki  savaş denilen şey  televizyonlarda , sinemalarda  oynatılan bir film değil . Biliyorlar ki TV haberlerinde her gün  dünyanın her taraftan gelen savaş ve ölüm haberleri sanal bir şey değil,  gerçek . Biliyorlar ki bir insanın hayatının ne kadar önemli olduğunu . Biliyorlar ki savaşların iğrençliğini , kötülüğünü . Biliyorlar ki  savaşmak için tutuşanların bunları kendi çıkarları için kullandığını . Biliyorlar ki savaşların kimlere rant sağlayacağını . Biliyorlar ki  savaşların   fiziki yıkım, yağma , kan ve ölüm getirerek toplumları bitirirken , aynı zamanda toplumsal tramvalarıyla  yıllarca izleri silinmeyecek acılar yaşatacağını , kuşakları gerileteceğini . Biliyorlar ki  çocuklarında ,  masumlarında ölebileceğini . Biliyorlar ki çocuklarının geleceğinin ipotek altına alınacağını . Biliyorlar ki "SAVAŞ" ın  ÖLÜM  olduğunu .

Çünkü insanlar , biliyorlar ki içlerindeki insanlığın hala yaşadığını ,ölmediğini , ölmeyeceği umudunu ...

Sonra kendine hayret ederek düşündü , düşünebildiğine şaşırarak şunları geçirdi aklından. Oradakiler kim ?  Niye oradalar  ?  Ya buradakiler ?  .  Gördüklerinden  hiçbirini bırakın yapmayı , düşünmeyen, ihtiyaç duymayan , gereksiz bulan   dünyanın çok büyük çoğunluğunu oluşturan  bir yığından farkı olmayanların  durmadan tükettiklerini , tükettiklerinin aslında hayatları olduğunu  ,  yalnızca  nefes alıp vererek , tv , internet vb unsurlara esir olarak ve yiyerek  içerek  tükettiklerini  ...  Üstüne üstlük kendi kendilerine kimselerin duymadığı bir halde  en çok konuşanların , yakınanların , gözyaşları dökenlerin ve de hiçbir şey bilmeden , biliyormuş gibi kendilerini inandırmışlık içinde  olduklarını ...

Sonra  şaşkınlığı daha da artarak sordu , sorabildiğine en fazla şaşırarak 

Siz kimsiniz ?
....
Yanıt alamadı . Sonra bir daha denedi .

Orada mısınız ?
....

CEVAP YOK !

Sonra  yavaşça geriye döndü ....












BİTTİ


Aylak Adam 
Ekim 2012



4 Ekim 2012 Perşembe

FB & ALEX



TARAFTARLIK  TEMELİNDE DUYGULARI VE DUYGUSALLIĞI BARINDIRAN EN ÖNEMLİ KAVRAMLARDAN BİRİDİR . İNSANLAR ANNELERİ BABALARI VE ÇOCUKLARI KARDEŞLERİ DIŞINDA BELKİDE YALNIZCA  TAKIMLARTINI  KAYITSIZ ŞARTSIZ VE GÖNÜLDEN SEVERLER ... ARKADAŞLARINI BİLE DEMİYORUM LÜTFEN DİKKAT !  

BU TEMELEDEKİ BİR  OLUŞUM  BAZI ŞEYLERİ KALDIRAMAZ ,  KABULLENEMEZ , ANLAMLANDIRIMAZ .   YAPILANLARI  ONAYLAYAMAZ  !  HELEKİ BU ONUN DUYGULARINA  , VİCDANINA , İÇSEL DERİNLİKLERİNE YAPILAN KASITLI BİR SALDIRI HİSSİ İLE ALGILANIRSA ...

VEFA  BİRÇOK TARAFTARIN GÖNLÜNDEKİ EN ÖNEMLİ DUYGULARDAN BİRİDİR , TARAFTARLIK  GEÇMİŞLERİ UZUN YILLARA DAYANAN BİR TARİHTEN DE BESLENİR ,  TARAFTALRIK GEÇMİŞ HİKAYELERLE  ANLAM BULUR , EFSANELERLE , ANILARLA , KAHRAMANLARLA...

VE  KAYITSIZ ŞARTSIZ HATTA NE İÇİN SEVDİĞİNİ DAHİ ANLAMLANDIRMAYAN TARAFTAR  BİRŞEY İSTER , O DA  VEFA , SAYGI , DEĞERBİLMEK  VB...

TARTAFTARIN GÖNLÜNÜ HİSLERİNİ DUYGULARINI ŞİRKET GİBİ YÖNETEMEZSİNİZ , BİRKAÇ KİŞİ MİLYONLARIN DUYGULARINI YOKSAYIP BABASININ ŞİRKETİNİ YA DA BAKKAL DÜKKANINI YÖNETİYIOR GİBİ KARAR ALAMAZ !  ALMAMAMALIDIR !

AMA MAALESEF Kİ ALINIYOR VE ALINMASI İÇİN SİSTEMLER DAHA DA GELİŞTİRİLİYOR , TARAFTALARIN PEŞİNDE KOŞTURAN YUKARIDAKİ DUYGULAR  DEVŞİRİLİYOR DÖNÜŞTÜRÜLÜYOR  VE HERŞEYDE OLDUĞU GİBİ DİKTE ETTİRLEREK VE HAFİF HAFİF ANLAŞILMADAN  DÖNÜŞÜM GERÇEKLEŞTİRLİYOR  ( Bknz : Yüzyıllık geçmişleriyle futbolun beşiği ülkenin derin geçmiş ve kültürü olan takımlarının sahip ve yönetsel durumları ve bunun dünyaya yayılımı )

BU YÜZDEN  ARTIK HİÇBİRŞEY ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK , OLAMAYACAK GİBİ GÖRÜNÜYOR .

DÜN BENİM DE TARAFTAR OLDUĞUM FENERBAHÇEDE DE  SON YILLARDA  BİR ÇOK ÖRNEĞİNİ GÖRDÜĞÜMÜZ HATTA  EN ÖNEMLİSİ  BUNU YAPANLARIN EN ETKİNLERİNDEN BİRİNİNDE YILLAR ÖNCE BURADAN AYNI ŞEKİLDE  AYRILDIĞINI DÜŞÜNDÜKÇE KABULLENMEKTE VE ANLAMLANDIRMAKTA DAHA DA ZORLANDIĞIM BİR DURUM YAŞANDI ...

YÜREĞİMDEN BİRŞEYELERİN DÜN AKŞAM EKSİLDİĞİNİ HİSSETTİM , BU ASLA YERİ DOLMAYACAK BİRŞEY GİBİ GELİYOR , GERÇEKTEN ÇOK ÜZGÜNÜM...

VEFASILIĞI , DEĞER BİLMEZLİĞİ ,  MEGOLAMANLIĞI  , SORUNLARI VE KRİZİ YÖNETEMEME  BECERİKSİZLİĞİNİ TÜM AÇIKLIĞI İLE GÖRDÜK .

ÇOK ŞEY YAPABİLİRSİNİZ AMA İNSANİ ÖZELLİKLERİNİZİ  KAYBEDER YA DA  İÇİNİZDEKİ  FARKLI DUYGULARA YENİLİP ONLARLA MÜCADELE ETMEYİ İYİ BECEREMEZSENİZ  LİDER OLMAZSINIZ !

DÜN TARAFTARI OLDUĞUM TAKIM YÖNETİMİ BENCE  YENİLDİ KENDİ  DUYGULARINA  , HERKESİ ÇOK AMA ÇOK ÜZDÜ ! BUNUN VEBALİNİ ÇEKECEKLERİ ÇOK AÇIK ! 

HERNEYSE ...

HOŞÇAKAL BÜYÜK KAPTAN , BÜYÜK İNSAN , GERÇEK EFSANE   ...

SEN YOKSAN HELE Kİ BU GELİNEN NOKTA VE YARATILANLAR SONRASI   TARAFTARLIK DUYGULARIM BİRSÜRELİĞİNE HAKİKATTEN BİTMİŞ GİBİ GELİYOR BANA

ADIN HEP  ARANANLAR LİSTESİNDE OLACAK AMA NE ÇARE Kİ ARTIK SEN OLMAYACAKSIN !

SEVGİYLE KAL  ! 

1 EKİM 2012 


Bir Not:  
Alex'ten Lefter'e  
" ... Bu formayı giydiğim sürece bu formaya sahip çıkacağıma, her zaman elimden gelenin en iyisini yapacağıma ona söz vermiştim. Kendime söz verdiğim gibi. Bu formaya sonuna kadar ben kendi adıma sahip çıkacağım ve sahip çıkılmasını sağlayacağım. Ben de bu forma için gerekli azim ve inanç sonuna kadar var...''