"Eyvah sıçtık !" dedim kendi kendime , çok içtim herhalde ; dünya mı değiştirdim anasını satayım , sonunda sakallı dede bile geldi . Hani o hep çocukluk masallarda anlatılan dede hikayesi vardır ya , o zannediyorum . Tırstım hafiften ama bir yandan da bana gülümseyen bu yüz hiç tedirgin edici değil nedense !
Şaşkınlığımı toplayıp etrafa bakınıyorum , mekanda kimse kalmamış geride meze dolabını aydınlatan loş bir ışık ve sobanın yanan ateşinin dışarıya vuran sıcaklığını hissediyorum . Mekancı da görünmüyor ortalıkta , bir tek ben ve bu yaşlı ihtiyar ...

- Buyur evlat iç , bu şarap sonsuz hayatın kaynağıdır ,gençliğin pınarı ; derdi eritir şu sobadaki ateş gibi , sana sunulan tüm ilaçlardan şifalıdır , buyur iç!
Şaşırmışım, dilim dolanmış , şaşkınlığımla tek yapmam gereken şeyin içmek olduğunu düşünüp alıyorum elime kupayı ve dikiyorum . Aman tanrım ! İnanılmaz bir şarap bu , pis ucuz şaraplardan sonra gerçekten şifa gibi geliyor daha ilk yudumunda , içime bir gücün aktığını hissediyorum .
- Eyvallah baba, çok teşekkür ederim . Ancak sen kimsin , mekancı da yok ortalıkta , soba yanıyor ; yoksa mekancının tanıdığımısın , sana mı bıraktılar mekanı ? Nereye gitti bu adamlar ?
İhtiyar yüzüme baktı ve birazda iç çekerek o insanı delip geçen ve masmavi gözlerini ve başını biraz yukarıya kaldırdı .
- Evlat tüm arkadaşların , dostların çekildiler gittiler , zaman ezdi hepsini birer birer , yan yana oturmuştunuz bu hayat sofrasına ; ama bizden birkaç kadeh önce sızıp gittiler ...
Şaşkınlığımı yavaş yavaş atlatmaya başladım , bir tuhaflık olduğu her halinden belliydi , anlamaya çalışıyordum , ayılmıştım .
- İyide baba sen kimsin , nerden geliyorsun, nereye gidiyorusun , seni buralarda daha önce hiç görmedim ; ama görünüşün , herşeyin buralardan çok uzaktan gelmişsin gibi ?

- Evlat , bu varlık denizi nerden gelmiş bilen yok; öyle büyük bir inci , öyle büyük bir sır ki delen yok ; kime sorsan aklına eseni söyler ama , işin kaynağına ne giden ne de yolu bulan yok. Ben nerden bileyim . dedi ve gülümsedi
Bu cevap beni dağıtıyor . Kendi kendime “ Tamam diyorum , baba bilge ve üstad ve de çok derin , zaten bakışlarından belli, kanımda ısındı , zaten sevsemde yalnızlığı , biraz sıkılmıştım , iyiki geldi ...”
- İyi de baba biz şu anda nerdeyiz ? Kusura bakma şaşkınım , buradaydım bir anda herkes yok oldu , tıpkı biraz önce sızdıklarını söylediğin o dostlar gibiydim ben de, onlar gitmişler ben kalmışım bir de sen çıkmışsın karşıma . O halde ben şu an görünenin aksine başka biryerde miyim ?
İhtiyar yüzünde bir aydınlanma ile gülümsedi . Kupasının dibinde kalan şarabıda içti ve yavaşça ayağa kalktı , testisini eline aldı.
- Güzel , yavaş yavaş çözüyorsun ama bir sır daha var , çözdüklerinden başka ,bir ışık daha var , bu ışıklardan başka hiç bir yaptığınla yetinme , geç öteye ! Bir şey daha var , bütün yaptıklarından başka ...
Dedi ve arkasını dönüp kapıyı açtı , dışarıdan gelen şiddetli rüzgar ve savulan kar taneleri içeriye girerken üzerinde pelerin gibi duran paltosu uçtu ve kapı usulca kapandı , dışarıdan gelen kartaneleri yüzüme vuruyordu ve dışından gelen sokak müzisyeninin söyledikleri şarkının sözlerini duyuyordum .
Hiç hiçbir şeyi bilmiyorlar, bilmek istemiyorlar.
Hiç hiçbir şeyi görmüyorlar, görmek istemiyorlar.
Şu cahillere bak, dünyanın sahibi onlar
Onlardan değilsen eğer,sana zalim derler
Onlara aldırma dostum , dostum...
Devam edecek ...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder